İlkler Gezisi
Diyarbakır\’da Oxford!
Karikatürist, yazar Gani Müjde’nin, komedyen Uğur Yücel’in halk şarkıcısı İbrahim Tatlıses’i taklit ederken söylemesi için yazdığı ama genellikle yanlış olarak Tatlıses’in kendisinin söylediği sanılan bir söz vardı: “…’da Oxford vardı da biz mi gitmedik!” İşte 2016-2017’de ders verdiğim Batman Üniversitesindeki öğrencilerim bu sözü operaya, senfonik konserlere veya baleye uyarlasalar “Diyarbakır’da, Malatya’da ya da Batman’da opera vardı da biz mi gitmedik!” diyebilirlerdi. Pekiyi Diyarbakır’da, Bitlis\’te, Şırnak’ta opera yoktu ama radyo da mı yoktu? Devletin nitelikli, evrensel müziği topraklarının her köşesine taşımaktan sorumlu radyosu da ne yazık ki buralarda yayın yapmıyor, mevcut programlarda da popüler müzik türleri radyonun en sık dinlendiği saatleri işgal ediyor artık. Öğrencileri kim suçlayabilirdi. İlk opera deneyimlerinden sonra “Biz operada müzik olduğunu bilmiyorduk. Sadece birileri bağırıyor zannediyorduk” diye düşünmeleri onların suçu muydu? Bu gençler bir müzik bölümüne girmişlerdi ve kendilerinde ivedilikle evrensel bir müzik kültürü oluşturmaları gerekiyordu, onlara fırsat vermek gerekiyordu.

Ankara\’ya davet
Böyle bir fırsat Aralık ayında doğdu. Ankara\’daki evimi henüz boşaltmamıştım. Ailem Türkiye’den ayrıldığı için ev boştu. Batman\’daki birinci sınıf öğrencilerine açık bir davette bulundum. Gelmek isteyen öğrencileri Ankara’da ağırlayacaktım. Planlamalar birkaç hafta sürdü. Gelmek isteyip ailesinden izin alamayan ya da gelme imkânı olmayan öğrenciler çıkınca beş öğrencinin gelişi kesinleşti. Gidişi hep beraber trenle dönüşü de uçakla yapacaktık. Öğrencilerden bazıları bu gezide ilk defa uçağa ve bazıları da ilk defa trene binecekti. Erkeklerden yanlarında takım elbise de getirmelerini istedim. Hayatında ilk defa takım elbise giyecek olan bile vardı grubun içinde. Ankara da onlar için bir ilkti. Ben sürpriz yapmayı severim. Onlara birkaç da sürpriz planladım. Hem müzikal hem de kültürel bir gezi yapacaktık.

Trenle Yola Düştük
Batman’dan trenle yola düştük. Diyarbakırlı üç öğrencim trene Diyarbakır’da bindiler. Herkes hamaratlık etmiş çeşit çeşit yerel hamur işleri ve dolmalar hazırlamışlardı. Yanımızda elektrikli çaydanlık da vardı. Gün boyu sohbet ederek, manzara seyrederek, çay demleyip atıştırarak zaman geçirdik. Akşam herkes kompartımanlarına çekildi. Buz gibi bir Aralık sabahı trenin son durağı olan Kırıkkale\’nin Irmak köyüne vardık. Ben bu yolculuğu düzenli yapıyordum ve buradan şehre otobüsle dönmemek için arabamı Irmak\’a getirip istasyona yakın bir yere park ediyordum (tren yolculuğu seviyorsanız 25 Hours on the Train başlıklı yazımı burada okuyabilir, trenden çektiğim fotoğraflara bakabilirsiniz).

Ankara turu ve ilk opera
Vardığımız gün Kuğulu Park, Seğmenler Parkı ve Tunalı Hilmi Caddesi civarında gezdik. Bir öğrencimin bir sağlık sorunu için doktor bir dostumuzdan görüş aldık. Akşam için ise başka planlarım vardı. Ankara Devlet Operası’nda Puccini’nin “La Bohème” Operası için Opera Müdürlüğü ile önceden yazışarak yer ayarlamıştım. Akşamüstü evde hazırlanırken artık önemli bir yere gittiğimizi tahmin ediyorlardı. Erkeklere kravatlarımdan bir seçme takıp operaya geldik. Sahne arkasında dekor, şapka, kostüm atölyelerini gezdik.

Solistleri henüz makyajlarını yaparken ziyaret ettik. Daha sonra orkestra çukuruna indik. Orkestra üyeleri konuklarımı büyük bir sıcaklık ile karşıladılar.

Sonra Puccini’nin duygular fışkıran müzikleri ile onlar ilk opera deneyimlerini yaşadılar. Devlet Operası’nın Avrupa’dan aşağı hiçbir yanı olmayan sanatçıları hepimizi mest ettiler. Temsil bittiğinde neler hissettiklerini öğrencilerime sormak gerek. Hayatında ilk defa opera izlemenin nasıl bir duygu olduğunu ben tahmin edemiyorum ve onlar da duygularını ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorlardı. Şaka gibi olan “Biz operada müzik olduğunu bilmiyorduk. Sadece birileri bağırıyor zannediyorduk!” sözü o zaman sarf edildi. Çocukluğumdan beri ortalıkta koşturduğum kulise çıktık. Sahnede solistleri tebrik ettik. Birlikte fotoğraflar çektirdik.

Ankara’da bir Cumartesi akşamı böyle sona eremezdi. Soğuğa rağmen seyyar bir kokoreççiyi ziyaret etmeyi de ihmal etmedik!
İkinci gün
Ertesi güne taş fırından aldığımız Ankara simitleri ve çayla başladık. Ankara Kalesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Anıtkabir’i ziyaret ettik. Akşama bir başka sürpriz daha vardı. Ankara Üniversitesi’ndeki eski öğrencilerimi akşam yemeği için organize etmiştim. Bahçelievler’de bir lokantada buluştuğumuzda sayımız yirmi beşi aşmıştı. Eski ve yeni öğrencilerim yeni köprüler kurdular, yeni arkadaşlıklar başlattılar.

MMM ve ADK
Geri döneceğimiz gün hâlâ biraz zamanımız vardı. Bugünün ilk durağı Cumhuriyet’in ilk eğitim kurumu olan Musiki Muallim Mektebi’nin, benim de beş yıl okuduğumu söylemekten mutluluk duyduğum Cebeci Dörtyol\’daki binasıydı. Kurumların tarihlerini, yetiştirdikleri değerli sanatçıları anlatırken ikinci durağımız olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na varmıştık bile. Şansımız burada da yaver gitti. Öğrenciler ilk defa senfonik bir orkestrayı ve provasını dinleme şansı elde ettiler.

Ankara’ya kadar gelip parlak bir günde Atatürk Orman Çiftliği’ne gitmemek olur mu? Havalananına gitmeden önce de karnımızı orada doyurduk.

Unutulmaz bir ilkler gezisi
Bu İlkler Gezisi birkaç paragrafa sığmış halinden daha keyifli ve verimli bir gezi oldu. Gezi arkadaşlarının ilk defa uçağa binecek olan öğrencime uçağa binerken ayakkabılarını çıkarması gerektiğini söyleyerek gezi boyunca işletmeleri (ve onun da buna inanması) muhtemelen gezinin en komik tarafı idi. Ben eğlenceli geçmiş bir kaç günden elbette daha fazlasını umdum, umuyorum. Ucundan bulaştıkları, azıcık da olsa tadına vardıkları bu evrensel sanatı, müziği yaşamlarının parçası haline getirmeleri, en azından bu müziği anlayarak dinleme kültürü edinmeleri, ailelerine, çevrelerine tanıtmaları, öğretmen oldukları takdirde öğrencilerinin de yaşamına katarak onların da kanımca mutluluklarına katkıda bulunmaları benim için bu gezinin esas kazanımları olacak. Ama Ozan\’ı görünce sormayı da unutmamalı uçağa ilk defa binerken ayakkabılarını çıkarmış mı diye…
Konuşuruz bir araya geldiğimizde ne kadar güzel vakit geçirdiğimizi, gülüp eğlendiğimizi.. ?Yazıyı okuyunca tekrar gider gibi oldum.. Çok teşekkürler hocam, hiç unutmayacağım bir anı ..
Yazı çok güzel olmuş Hocam, ellerinize yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız. Sizi çok özledim. Umarım en kısa zamanda tekrar görüşme fırsatımız olur. Tekrardan bize bu güzellikleri tattırdığınız için çok çok teşekkür ederim. Çok sağ olun ???
Anılarımız tazelendi Hocam. Muhteşem bir yazı olmuş…